DEVLETİN
UNSURLARI VE TÜRLERİ
Günümüzde
devletlerin temel unsuları ve türlerini
açıklayacağız. Devlet belirli faktörlerin etkisi ile ortaya çıkmıştır.
Günümüzdede bu faktörlerin yanında diğer faktörler ile
birlikte bir etkilenme ile günümüz devletleri ortaya çıkmıştır. Mekana dayalı
bir yapı olan devlette temel unsurlar ve türler siyasi,ekonomik,coğrafi ve
kültürel faktörler ile etkileşim halindedir. Aynı zamanda bu faktörler devletin
jeopolitik gelişmelerinde temellendiricidir.
·
Devletin
Unsurları
Coğrafi,
hukuki, siyasi ve benzeri konular içeren ve devletin oluşmasında temel olarak
etkili olan faktörler şunlardır;
-İnsan
topluluğu
-Belirli
bir sınıra sahip ülke
-Kendi
üstünde herhangi bir otorite olmaması
-Sistemli
ekonomi
-Sirkülasyon
sistemi
Bunlarla
birlikte egemenlik ve tanınma devletler açısından en önemli unsurlardır. Bir
devletin fonksiyonlarını yürütebilmesi ve uluslararası sistemde kabul görmesi
için bu iki unsurun mutlaka olması gerekir.
·
İnsan
Topluluğu
İnsan topluluğundan yoksun bir alanda devletin
varlığından asla söz edilemez. Devlet, belli bazı ihtiyaçları karşılamak amacıyla
insanların etkinlikleri ile ortaya çıkartılmıştır. İnsan topluluklarının devlet
oluşumundaki en önemli özelliği sürekliliği sağlamasıdır. Geçici olarak bir
araya gelen ve dağılan insan toplulukları devletin sürekliliğini sağlayamaz.
İnsan sayısı devlet olma açısından önemli değildir. Sayının az yada çok olması
devletin varlığını çok etkilemez. Örneğin, Çin bir milyar nüfusa sahipken,
Nauru ise 11 bin civarında bir nüfusa sahiptir.ama iki ülkede devlet varlığını sürdürmektedir.
Günümüzde devleti oluşturan insan unsuruna bakıldığında bireylerin aynı kökten
gelmeleri gerekli değildir. Yani bir devleti oluşturmakta birden fazla millette
etkii olabilir.
Devleti
oluşturmanın başka şartlarından birisi ise kendi kaderini belirleyebilme hakkı
“self-determinaton”olmasıdır. Bu hakkın iki önemli yönü bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi halkın kendi istediği yönetim biçimini
uygulamasıdır.Devletler doğal kaynakların sahibi oldukları için ekonomik bir
etkinlikte oluşturmaktadır. İkincisi ise halkın devlet kurmak, devleti
yönlendirmek gibi devletin kaderini belirlemektir. Bu madde 1991 yılında
Sovyetler Birliği’nin dağılması ve 1992 yılında Yugoslavya’nın dağılmasıyla bu
devletlerden ayrılıp yeni devletler kuran milletleri etkilemiştir. önceden
beraber yaşadıkları topraklarda ayrı ayrı devletler kurarak kendileri yönetimi
ele almışlardır.
·
Ülke
Sınırları
belli olan bir alan devlet olmanın temel şartlarından birisidr. Ülke devletin
sorumluluğunda olan kara,deniz ve hava olmak üzere üç bölümden oluşur. Devletin
kara ülkesi, kara parçasından oluşn ana karayı ve varsa adaları kapsar. Bu
bölgelerde oluşan doğal kaynaklar yine devletindir. Deniz ve hava sınırları
için kara sınırları gereklidir. en önemli parça kara sınırıdır.
Devletin
deniz alanlarından oluşan bölümlerini ise iç sular ve kara suları oluşturur.
ancak bitişik bölge, kıta sahanlığı ve sınır olan ekonomik bölge alanlarının
kullanımı ve ne tür haklarının olduğunu günümüzde uluslararası sorunları
oluşturmakta ve bu sorunlar devam etmektedir.
Devletin
hava sahası ise kara parçası ve kara sularının üzerinde atmosferin varsayılan
alanı kapsar.
Sınırları
belli bir ülke ve bu ülke üzerinde sürekli yaşayan insan topluluğu devletin
temel öğelerindendir. Ancak ülkenin coğrafi bütünlük içindeki bir tek kara ,
deniz ve hava sınırlarının oluşması zorunluluğu yoktur. Örneğin Yunanistan,
ülke bir ana kara ve açık denizdeki adalardan oluşur. İngiltere, Japonya ve
Endonezya gibi ülkelerde bunlara örnektir.
·
Hiçbir
Otoriteye Bağlı Olmayan Siyasi Yönetim Ve Güç
Devletin
kendisinden başka hiçbir otoriteye bağlı olmamasıdır. Bu da siyasi ve hukuksal
bir baüımsızlıktır. Buna göre devletin kendisini yönetecek ve yönlendirecek
kurumları olması gerekmektedir. Bunlarda yasama, yargı ve yürütme organlarını
oluşturur.
·
Sistemli
Ekonomi
Her
topluluğun bir çeşit ekonomik sistemi vardır. ekonomik faaliyetlerin, paranın
ve ticaretin düzenlemesini devlet yapar. bu yüzden bu faaliyetlerin
düzenlenmesi devletin sorumluluğundadır. Modern devletin devamı için
vergilendirme, sistemli ekonominin temelini oluşturur. giderek artan devlet
idaresi masrafları bu vergilerile sağlanmaktadır.
·
Sirkülasyon
Sistemi
İnsanların,
eşyaların mallların ve fikirlerin ülkenin bir yanından diğer yanına
ulaşabilmesi için bir sistemin olması gerekir. Bunada sirkülasyon sistemi
denir. Devletin sınırları içerisinde iletişim ve etkileşimi sağlamak devletin
görevidir. Bu sorumluluk devletin varlığını sürdürebilimesi için en önemli
etkenlerden birisidir.
İletişim
ve ulaşımın her şekli sirkülasyon terimi ile açıklanır. Sadece iletişim değil,
ileri teknolojilerin kullandıldığı ve hızlı iletişimin sağlandığı modern devlet
anlayışını uygulamak sirkülasyon sistmenin temel görevidir.
·
Egemenlik
Egemenlik,
Hakim otoritenin hiçbir denetime bağlı olmama, kesin emir ve yetki gücüne sahip
olmasını ifade eder. Egemenlik mutlak, sınırsız ve bölünemez bir güç olarak
kabul edilir. Modern devletleri, diğer topluluklardan ayıran en önemli özellik
egemenlik hakkını elinde bulundurmasıdır. Bir devlet kendi ülkesinde egemendir.
Bir ülke üzerinde sadece devlet egemendir.
Egemenliğin
kaynağı ulusal topluluk ve alansan devlettir. Egemenlik ile ilgili olarak son
yıllarda siyasal egemenlik ve hukuki egemenlikten bahsedilmektedir. Bunlardan
siyasal egemenlik, iktidarı ifade eder.Hukuki egemenlik ise hukuki kurallar
çerçevesinde serbest davranma yetkisini ifade eder ve parlamentoya verilen bir
egemenliktir. Egemenlik: eşitlik ilkesi, içişlerine karışmama ilkesi ve doğal
kaynaklar üzerinde egemen olması ilkesidir. Hakimiyet ilkesinde esas olan şart,
bir devletin bağımsız olması ve egemenliğinin kendi elinde olmasıdır. Bu
egemenliklerin neler olduğuna dair bir kesin fikir blirliği yoktur.
Özetle iç
egemenlik ve dış egemenlik şu şekildedir: Devletin ülkesi ve vatandaşları
üzerinde tek egemen güç olması İç Egemenlik, Devletin herhangi bir dış
otoritenin kontrolü altında bulunmaması ise Dış Egemenliktir.
Egemen
devlet anlayışı, modern uluslararası sistemin temel özelliklerinden olan,
içişlerine karışmma ile yakından ilgilidir. Karışmamazlık ilkesi devletin iç ve
dış ilişkilerin ayrı olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Ancak günümüzde bir
devletin mutlak egemen olduğu iç işlerini , dış müdahele ve etkilerden, başka
ülkelerin iç ve dış politikalarındaki gelişmelerden soyutlamak mümkün değildir.
·
Tanınma-Tanınmama
Devletin
oluşumu ve uluslararası ilişkilkere katılabilmesi açısından diğer önemli etken
tanınma-tanınmama durumudur. Bir organizasyonun devlet olabilmesi için diğer
devletler tarafından devletin tanınmış olması gerekmektedir. Devletler arasında
iletişim ve uyumu sağlamak için Birleşmiş Milletler örgütü kurulmuştur.
Dolayısıyla bunun gibi örgütlere katılabilmek için devletin tanınmış olması
önemli bir faktördür. Ayrıca tanınma-tanınmama durumu politik sorunlarada yol
açabilir. Bu konulya ilgili Türkiye-AB ilişkilerini inceleyebiliriz.
·
Devlet
Türleri
Devletleri
farklı kriterleri dikkate alarak sınıflandırabiliriz.konumlarına, şekillerine,
büyüklüklerine, güçlerine ve idari yapıları gibi özelliklerine göre
sınıflandırma yapılabilir. Genel olarak devleti sınıflandırırken ise Devletin
bağımsızlık durumu,Devletin yetkilerinin kapsamı, Devletin Örgütlenme
şekli,Devletin konumu ve şekli dikkate alınır.
Ratzel
devletleri, alanlarının büyüklüğünü dikkaate alarak üçe ayırır
1-
Kontinental
Devletler: Alanı 5 Milyon kilometrekare’nin üzreinde olan devletlerdir.
2-
Orta
Derecede Geniş Devletler: Alanı 5 ile 0,2 Milyon kilometrekare arasında olan
devletlerdir.
3-
Küçük
Devletler: 0,2 Milyon kilometrekare’den küçük alana sahip devletlerdir
Ratzel’den
farklı olarak alanların büyüklüğü dikkate alınarak devletleri, çok büyük, orta
büyük, büyük, orta, küçük ve çok küçük olarak sınıflandıranlarda vardır.
Bu
sınıflandırmalara uymayan mikro devletlerde bulunmaktadır. Çok az alana sahip
olduklarından sınıflandırmada yer almamaktadırlar.
Devletler üzerinde kuruldukları yer
şekillerine göre de sınıflandırılır. Dağ,ova,havza ve yamaç gibi yer şekilleri
dikkate alınır ve sınıflandırılır. Bir başka sınıflandırma ise devletin
kurulduğu alalnın şekli güç, savunma, hizmet, ekonomi ve ulaşım gibi faktörler
açısından önemlidir. Bu faktörlere göre de sınıflandırma yapılbilir. Bir diğeri
ise bağımsızlık durumudur. Devletin bağımsız veya bağımlı olması üzerine iki
şekilde sınıflandırılır.
Devletlerin
ekonomik, siyasi,askeri özellikleri dikkate alınarak şu şekilde
sınıflandırılabilir:
1-
Büyük
güçler-Küçük güçler:Nüfus ve ekonomik refah gibi etkenler baz alınır
2-
Global-Bölgesel-Yerel
güçler: İlgi ve müdahale edebilme özelliği baz alınır.
3-
Davranış
Modellerine göre devletler: Olaylara müdahele etme özellikleri baz alınır
4-
Kuzey-Güney
Devletleri: Zenginlik ve Fakirlik kriterlerine göre sınıflandırılır.
5-
Doğu-Batı-Bağlantısız
Devletler: Büyük güç ve organizasyonlarlar ile ilişkilere bakılır
Yönetim
ve örgütlenme şekline göre sınıflandırma ise yerinden yönetim ve merkezden
yönetim dikkate alınarak yapılır. Örgütlenme şekillerine göre; Üniter
Devlet,Federal Devlet ve Bölgeli Devlet olarak sınıflandırılır.
·
Üniter
Devlet
Genel
anlamda Üniter devletin temel unsurları tek ülke, tek millet ve bunlra bağlı
siyasal ve hukuki yapılanmanın olduğu devlet şeklidir. Devletin ülkesi ve
milletiyle tekliği ve bölünmezliği vardır. Egemenlik ulusa aittir.Ülke
içindeki farklılıklar ve idari
bölünmeler ülkenin tekliğini etkilemez.Üniter devletin temelinde tek ve eşit
yasa ilkesi olur. Üniter yapılı devletlerde tek bir ülke ve bu ülkede yaşayan
herkes için geçerli olan anayasadan söz edilir. Merkezi tek yapılı devletlerde
bütün yetkiler devletin başkentinde toplanır.
Üniter
yapıda siyasal oluşum içeren bölgesel veya milliyetçi hareketler yer almaz.
Esas olan milli bütünlük yararıdır. Toplum bir bütün olarak kabul edilir ve
örgütlenme buna göre yapılır.
·
Federal
Devlet
Federal
kelimesi, anlaşma ve sözleşme anlmına gelir. Federalizm çeşitli grupların iş
birliği yapmak üzere oluşturdukları birliktir. Federalizm siyasal örgütlenme
biçimini tanımlamak için kullanılır. Federalizm Siyasal iktirdarın biri ulusal
diğerleri ise ulus altı ölçekte olmak üzere yer ve ya topluluk esasına göre
kurulan çok sayıda iktidar merkezi arasında bölündüğü ve ulus altı birimlerin
ulusal karar alma süreçlerine katıldıkları siyasal bir örgütlenmedir.
Federal
yapılanmaya göre egemenlik ve iktidar federal yönetim ile federe yönetimelr
arasında bölüşülmüştür. Dış ilişkiler ulusal savunma ve ulusal paranın
belirlenmesi gibi konular federal yönetimin yetkisi iç konular ise federe
devletin yetkisidir.
Federal
sistem ortak bir çatı altında farklılıkalrın korunmasını amaçlar. Bazı
durumlarda nüfus dikkate alınarak iki yönetim alanı oluşturulur. bu tarz
yapılanmaya ise toplum esasına dayalı federalizm denir.
·
Bölgeli
Devlet
Bölge
devletinin oluışumundaki etkili olan siyasal kültürel özellikler ile diğer
siyasal sistemlerin oluşumunda etkili olan özellikler benzerlik gösterirler.
Siyasal birimler içinde bzı açılardan farklılık gösteren özerk birimler
oluşturulabilir. İşte bu şekilde özerk yönetimlerin oluşturduğu devlet şekline
Böglei Devlet denir.
Bölgeciliği
federal sistemden ayıran özellik, feeral yapılanmanın ulus-devletin oluşumunda
etkili olmasıdır. Bölgecilik ise ulus devlet sonrası ortaya çıkmış bir
özerklikçi hareketidir. Bölgecilik, bir merkez tarafından yönetilen, geniş bir
örgütlenme içinde özerkliğin tanınmasıdır. Bölgeciliğin birinci ve en temel özelliği
il üstü bir kademe olmasıdır. İkinci özelliği ise bir devlet olmaması ve üçüncü
özelliği ise hukuki ve idari açıdan tanınmasıdır.
Bölgeli
devlette üniter devlete ait bazı özellikler değişir. Üniter devlete ait
özellikler korunuken bölgesel olarak bazı ayrıcalıklara sahip özerk
mekanizmalar oluşturulur.
·
Konfederasyonlar
Siyasal
birliği oluşturmanın en eski modellerinden birisidir. Egemen milletlerin çok
sınırlı alanlarda, bir takım yetkilerini bir üst otoriteye aktarmasına denir.
Konfederasyın egemen devletlerin egemenliklerini kaybetmeden oluşturdukları
gelişmiş ortak kruumlara sahip birlikler için kullanılmaktadır. Konfederasyon
bir devletler topluluğudur. Yetkilerin bir üst otoriteye verilmesi ayırıcı bir
özellik olmuştur. Federal devlette uluslararası ilişkiler tek devlet olarak
işlerken konfederasyonlarda ise devletler uluslararası ilişkilerde kendilerini
temsil edebilmektedir. Konfederasyon yeni bir devlet değil egemen devletlerin
işbirliğidir.
KÜRESELLEŞME
VE DEVLET
Ekonomik,
teknolojik,sosyal ve siysal alanlardaki yenilikler devletlerin ortaya çıkışında
etkili olmuştur. Fransız devrimi, Sanayi Devrimi ve Kapitalizm’e bağlı olarak
modern devletler oluşmuş ve gelişmiştir. Üretim ve dağıtım alanındaki
gelişmeler, sosyal, siyasal ve ekonomik yapıların değişmesine yol açmış. Bu
bağlamda kendini yenileyebilen devletler devamlılıklarını korumuşlardır. Modern
devletler aslında küreselleşme süreci ile eş zamanlı olarak ortaya çıkmıştır.
Günümüzde hızlı ve etkili küreselleşmeye bağlı olarak devlet sorgulanmaktadır.
Devlet yeni görevler üstlenmekle birlikte egemenlikleride sorgulanır hale
gelmiştir.
Çağımız
Bilgi, teknoloji ve iletşim çağı olarak tanımlanmıştır. Bu alanlarda çok büyük
gelişmelerin yaşanması devletlerin değişmesine yol açmıştır. Aynı şekilde bu
gelişmelerde devletin nüfusunuda etkilemiştir. Günümüzde sık sık küresel
kültür, küresel vatandaşlık gibi konulardan bahsedilmektedir. Devletin yerine
devletsiz örgütlerin geçip geçemeyeceği tartışılmaktadır.
Küreselleşme;
zaman, mekan, nüfus, ekonomi, siyaset, bilim ve teknoloji gibi bir çok sürecin
sorgulanması ile gündeme gelen bazı değişimleri yansıtan bol içerikli bir
kavramdır. Küreselleşme yeni olgu ve değişimleri yansıttığı gibi aynı zamanda
Dünya’nın ortak geleceğinide şekillendirecek.
·
Küreselleşme:
Kavramsal Çerçeve Ve Gelişimi
Küreselleşmenin
üzerinde henüz bir fikir birliğine varılmadığı gibi günümüzde ise gelişmeleri,
değişimleri ve yapılanmaları bu kavram ile açıklarız. Ekonomik, kültürel,
siyasi ve benzeri alanlardaki küresel boyutta ortaya çıkan ve karşılıklı
etkileşimlerin artmasınıda ifade eden kavram olarak kullnılır.
Küreselleşme
dünyanın tekçiliğini vurgular. Zaman ve mekan yakınlaşması küreselleşmenin en
büyük desteğidir. Yeni bir dünya düzeni olarak tekçiliği ve küçülmeyi görür. Her
türlü değer ve birikimin, inanç ve kültürel özelliklerin devletleri aşarak
dünya çapında yaygınlaşmasını ifade eder.
Küreselleşme
1980’li yıllarda ekonomistler tarafından çok kullanılır bir keavram olmuştur. Küreselleşmenin günümüzde bu kadar çok duyulmasının
etkisinde yeni yatırım araçlarının yaratılması, haberleşme ve bilgi işlem
teknolojilerinin büyük gelişmeleri, sermaye dolaşımının serbestelşmesi vardır.
·
Küreselleşmenin
Tarihi Gelişimi
15.
yüzyılda coğrafi keşiflerle başlayan küreselleşme süreci 1980’li yıllardan
sonra dünyayı anlamak için geliştirilen kavramların odak noktası haline
gelmiştir. Küreselleşme yeni dünya düzeni ile ilgili geilşmeler ve uluslararası
ilişkilerde finans alanında yaşanan gelişmeler sayesinde ön plana çıkmıştır.
·
Farklı
Yaklaşımlar
Aşırı
küreselleşmeciler, kuşkucular ve dönüşümcüler olarak 3 farklı yaklaşım vardır.
Aşırı
küreselleşmeciler, sanayileşmenin bir sonucu olan ulus-devletin küreselleşme
ile önemimi yitirdiğini küresel piyasanın, politikaların yerini aldığını
savunur. Devletlerin yerini yeni toplumsal örgütlerin alacağını söylerler.
Kuşkucular
ise hiç bir şeyin yeni olmadığını, küreselleşmenin minimal devleti amaçlayan
çevrelerin kullandıkları bir araç olarak görürler. Küreselleşme birleşmeyi
değil farklılıkları öne çıkarmayı hedeflemektedir.
Dönüşümcüler
iise modern toplumları ve dünya düzenini şekillendiren sosyal, siyasal ve
ekonomik değişimlerin arkasndaki siyasal güç olarak görürler. Dönümcüler ulus-devletlerin
egemenlikleri ve güçlerinde küreselleşmenin etkisiyle bir değişme olduğunu
kabul ederler.
·
Küreselleşme
ve Ulus-Devlet
Küresel
konular açısından devletin küçük kaldığı ve küreselleşme sürecinin modern
devletlerin temel yapılarını çözmetke olduğu tespitleri yapılır.
Küreselleşmenin devlet egemenliğini sınırlandırdığını, ulus ve devlet arasında
varsayılan birliği çözen ve devlet ve vatandaşa arsında ciddi boşluklar
oluşturan bir süreç olarak etkiler
·
Küreselleşme
ve Modern Toplum
Devlet
egemenliğini sarsan modern toplum ve küreselleşmeyle dönüşüme neden olan
gelişmeler, geç modernite durumu ve ulusal kimlik krizidir. . son yıllarda
yaşanan sanayi toplumunan risk toplumuna geçişi niteleyen bu döneme geç
modernite denir.
Küreselleşme
batı modernitenin kurumlarının özellikle ulus-devletin yaygınlşması süreci ve
böylece morend toplumun ulus-devlete tanımladığı bir süreçtir. Bu bağlamda
risklerin giderek artması ve artan olumsuzluklar küreselleşmeyi simgeler.
·
Küreselleşme
ve Ulusal Kimlik
Küreselleşme,
sadece ulus-devletin ya da kapitalizmin yayılışı değil aynı zamanda bir
ötekileştirme sürecinide içerir. Farklı medeniyetlerin birbiriyle karşılaşması,
batı medeniyetinin üstün ve diğer medeniyetlerin geri olarak temsil edilmesi
ötekilleştirmenin görüldüğü en net konudur. Günümüzde devlet yapıları özellikle
de ulus-devlet yapısını aşınıma uğratan gelişmelerin yaşandığı açıkca görülür.
GÜNÜMÜZ
KÜRESELLEŞMESİNİN SİMGELERİ
Günümüz
küreselleşmesini ön plana çıkaran bazı gelişmelerden bahsedilir. Bu gelişmeler
ulus-devleti aşındıran faktörler hakkına da bilgi verir. Bunlar: bölgeselleşme,
yerelleşme, bilgi-işlem ve haberleşme teknloloileri, hareketlilik-hız,
özelleştirme, finans ve sermaye akışkanlığı gibi kültürel etkileşimin bolca
görüldüğü alanlar küreselleşmeye ait simgeler olarak nitelendirilir.
KÜRESELLEŞMENİN
AKTÖRLER
Küreselleşmenin
etkisiyle farklı aktörlerin etkili olduğu bir sistem oluşmaktadır. Dünya
sistemi veya küresel sistem olarak da ifade edilen bu sistemde ulus devletlerin
yanında çokuluslu şirketler; uluslar arası örgütler, devletsiz örgütler gibi
yeni aktörler dikkat çekmektedir.
DEVLETLER
Devletler
küresel sistemde, güçleri ve ettkileri oranında aktif katılımcı olabilmektedir.
Askeri,siysi ve ekonomik anlamda yönlendirici güce sahip olmayan devletler,
küresel sisteme ya yardımcı yada figüran olurlar
·
Devletler
Arası Örgütler
Devletler
arası örgütlere uluslararası örgütlerde denir. Küreselleşmenin hzlı ve etkili
şekilde yaşandığı zamanlarda, ortak vatandaşlık, ortak dünya şeklinde
bilinçlenmelere bağlı olarak, modern devlet toplumunun gelişen ve sürekli çeşitlenen
ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bu yüzden uluslararası örgütlerin gelişmesi
aynı zamanda politik ve toplumsal değişmenin sonucu olarakta karşımıza çıkar.
Uluslararası
örgütler dünya sisteminde kurumlaşmayı, standartları geliştirmeyi, ulus-devletler
arasındaki gelişmeleri düzenlemede katkı sağlarlar. Bu nedenle yeni değerler ve
kuralların oluşturulmasında etkili olurlar.
·
Devlet
Dışı Örgütler
Devletin
etkisinin olmadığı, yani devlet düzenleme ve denetlemesinin dışında kalan,
benzer amaçları paylaşan kişi ve grupların ortak çıkarları doğrultusunda bir
araya geldikleri kuruluşlardır. 2. Dünya savaşı sonrasında yer almaya
başlamışlar ve bu tarihten sınra etkili olmuşlardır.
·
Küresel
Şirketler
Şirketler
ekonomik faaliyetlerin dışında, kültürel ve siyasi anlmda da önemli yer
tutarlar. Şirketler çok uluslu ve uluslarası gibi yapılanmalar ile sermayenin
kaynağına ve farklı yerlerden kontrol edilmelerine bakılarak sınıflandırılır. Bu
sınıflandırmada Küresel Şirket kavramını daha çok kullanacağız. Küresel şirket
anlamında ilk gelişme, endüstriye bağlı sermayenin yükselişe geçtiği, 19.
Yüzyılda meydana gelmiştir. İlk modern çok uluslu şirketler avrupada ortaya
çıkmıştır.
KÜRESELLEŞMENİN
BOYUTLARI
·
Ekonomik
Boyut
Sanayi
devriminden beri, ekonomik alanda meydana gelen değişimler, siyasi ve kültürel
alanlarda dönüşümlere neden olmaktadır. Yeni buluşlar, yeni üretim teknikleri
ve ulaşım sistemleri gibi gelişmeler piyasaların küreselleşmelerini ifade eder.
Üretimde
küreselleşme şirketlerin ülkeleri dışında mal ve hizmet üretmelerini içerir. Bu
şekilde mal ve hizmet ticaretinde hızlı bir hareketlilik sağlanır. Başka bir
konu ise ekonomik krizlerin yaygınlaşmasıdır. Hızlı ve dünyyı saran bilgi
iletişim ağları sayesinde finans ve borsa alalnında yerel hareketler anında
büyük krizlere yol açabilmektedir. Bu krizler ülkeyi çok büyük sıkıntılara
sokabilir.
·
Teknolojik
Boyut
İletişim
ve internet teknolojileri, biyo-teknoloji, ve bilgisayar alanındaki hızlı
gelişmeler, ekonomik ve kültürel alanda çok büyük değişimlere neden olmuştur.
Günümüz küreselleşmesinde etkili olan sanayi ve teknolojik gelişmeler, üçüncü
sanayi dönemi olarak adlandırılır. Bu süreçte teknoloji, önce üretim tarzını
sonra ulaşım ve ticaret yapısını değiştirir.
Teknolojik
gelişmeler insanlığın tıpkı önceki teknolojik kzanımlarında olduğu gibi yeni
gelişmeler de yol açmaktadır. Bilgi akışının hızlı, sınırsızca ve ucuz şekilde
gerçekleşebilmesi küresel ilişkileri güçlendirmiş ve küresel bir etki
kazanmasını sağlamıştır.
·
Siyasal
Boyut
Küreselleşme
sürecinde siyasi alanda da önemli değişimler ve gelişmeler yaşanmaktadır. Bu
bağlamda, küreselleşmeye bağlı yeni dünya düzeni arayışları söz konusudur.
Küreselleşmenin siyasi boyutu ile ilgili olarak ön plana çıkan akımlar olarak
üst kimlik oluşturmayı amaçlayan ulus üstü, yerel farklılıkları ve kimlikleri
meşru kıömayı amaçlayan ulus altı ve mikro-milliyetçliklerden söz edilebilir.
Gelişmişlik, az gelişmiş ve geri kalmışlık kavramlarıda siyasi boyutta gündeme
gelen diğer konulardır:
Siyasi
küreselleşmelede önem kazanan konulardan biriside demokrasi ve insan hakları
konusudur. Yeni dünya düzeni ile demokrasi ve insan hakları üzerine kurulu
küresel bir kimlik oluşturulmaktadır:
Günümüz
küreselleşmesinin sistemleşmesi ve işlev
kazanması açısından, hukuk da önem taşımaktadır. Çünkü küreselleşme
çerçevesinde, uluslar ve uluslar arası gukuk sahalarında düzenlemeler
yapılmaktadır.
·
Küresel
Boyut
Küreselleşme
ile birlikte değerlendirilen konuların başında kültür gelmektedir. Her kültür
belirli bir zaman ve mekanda varolmuştur. Oysa günümüz küresel kültür
akımnlarının yoğunluğu ve hızı dünyayı kültürel bütünleşme ve çözülme
süreçlerinin yer aldığı tek bir mekana dönüştürmektedir
Kültürel
boyutla kültürel türdeşleşme, farklılaşma ve kültürel karmaşıklık
anlatılmaktadır. Kültürel türdeşleşme ile oluşturulmya çalışılan dünya kültürü
vurgulanır. Küresel eksende yerel kültürler birbirleri ile iç içe geçmiştir bu
bağlamda küresel kültür, ulusal toplumların arasındaki değişimin ürünü olarak
şekillenmektedir. Bu nedenle kültürel küreselleşme kültürün varlığından daha
çok kültürün küreselleşmesi sürecini tanımlar. Kültür her geçen gün daha çok
yurtsuzlaşmaktadır. Bunda sınırları ve dilleri geçebilen iletişim
teknolojilerinin payı büyütür.
Dünyada genel olarak bir tüketici kültürünün
ortaya çıktığını belirtebiliriz. Televizyon ve uydu iletişimi sayesinde
imajlar, bakış açıları, beğeniler ve istekleri gibi duyguları homojonize olması
tüm dünyada etkileşim haline sokulması bir tüketim kültürünü oluşturmuştur.
·
Ekolojik
ve Çevresel Boyut
İlk
gündeme gelen çevre konusu, su kullanımı ve kirlenmesidir. ilk zamanlar
kentesel kirlilik olarak düşünülen su, toprak ve hava ile ilgili kirlenmeler
20. Yüzyılda bölgesel ve küresel sorunlar arasında olmaktadır. Sanayide fosil
kullanımı ve metal üretiminden dolayı dumanın havaya karışmasının asit
yağmrularına sebep olması gibi bir çok olumsuz durum küresel boyutta çok fazla
sorun olmuştur. Önemli bir diğer sorunda atık maddelerin boşaltıldığı alanlarda
oluşan çevre sorunlarıdır. En büyük sorunlardan birsii ise nükleer
tehditlerdir. Nükleer enerji kullanımında ortaya çıkan radyayyonun yayılması ve
atıklarının saklanmasının zorluğu bakımından küresel ölçüde büyük tehditler
oluşturur.
Küreselleşme
bağlamında çevresel ve ekolojik boyut, tüm insanların ortak yaşam alanı olan ve
döngüsel sistemlerin işlediği bir ekosistemi ifade eder. bu nedenle, kalkınma,
büyüme gibi ekonomik gelişmeler çevre ile bağlantılı oranda oluşur. Gelecekte
oluşacak sorunlar tüm dünyayı etkileyecek boyutta olacaktır.
·
Mekansal
Boyut
Küreselleşmenin
önemli özelliklerinden hızlı ve sınır tanımayan hareketlilik, mekansal
benzeşmeye ya da farklılaşmaya sebep olabilmektedir. Başka bir ifadeyle mekana
ait planlama ve kullanımda değişim, küreselleşme ile gündeme gelmiştir.
Mekansal farklılıkları yaratan en önemli
faktör teknolojik gelişmelerin yarattığı imkanlara erişebilirlik mesafesidir.
Küreselleşmenin mekansal etkisini kıtasal, bölgesel veya ülke ölçeğinde
görebiliriz. Ancak küreselleşmenin etkisini direk hissedemeyiz.
KÜRESELLEŞMENİN
DEVLETE ETKİLERİ
Küreselleşmenin
bir etkisi ulus-devlet yapısına zararıdır. Devletin sorgulanır hale gelmesinde
etkili olan faktörler, siyasal, ekonomik, teknolojik, çevresel, ekolojik ve
kültürel olarak sınıflandırılabilecek süreçlerle ilgilidir. Küresel konuların
ve örgütlerin rtması, devletin müdahale gücünün azalması, bölgesel
bloklamaların artması, liberalizmin yayılması gibi konuları içerir. 1970 li
yıllarda yaşanan krizlerin ardından 1980’li yıllarda yeniden yapılanma
hareketleri gelişmiş ve ulus devletlere baskı yapılmaya başlanmıştır. Devletin
ekonomideki ağırlığının azaltılması, özelleştirme, serbestleştirme ve
kurallardan arındırma gibi konular, yeniden yapılanm kapsamında ulus-devletlere
yönelik uygulamalara örnektir.
Yaşanan
krizin aşılması için sermayenin küresel ölçekte serbestçe dolaşabilmesi
gerekir. Bu da devletin değişime uğraması ile gerçekleşmiştir. Devleti
zayıflatmak ve değişime uğratmak ise bunlardan bir kaç uygulamadır.
Çevre ve
ekoloji ile ilgili yaşanan gelişmeler
devlet egemenliklerini aşındırıcı etki yapmaktadır. Bu konudaki
aşındırıcı etkiler ikiye ayrılır ilki devletin çoğu zaman bölgesel ve küresel
sorunları çözmekte yeterli olmamasıdır. İkincisi ise giderek çevre bilinci ve
duyarlılığın ve bununla ilgili toplumsal hareketlerin artmasıdır.
Ulus
devletin milli sınırlar içerisindeki yönetim ve yapılanmasının tartışılması da
devleti zayıflatır. Bu bğlamda devlet ulus altı ve ulus üstü birimlerle ortak
hareket etmeye ve iş birliğine zorlanmaktadır. Devlet sadece biçim açısından
değil fonksiyon olarak da değişim yaşamaktadır. Bu anlamda devlet, giderek dışa
açılmakta, milli sınırlar da akışkan, esnek bir nitelik kazanmaktadır.
Ulus
devletler; küresel alanda faaliyet gösteren devletler arası ve devlet dışı
organizasyonların ve düzenlemelerin çeşitliliğinden dolayı da
sınırlandırmalarla karşı karşıyadır. Dünya çapındaki yaptırımlar ve gelişmeler,
ulusal vatandaşlığın ötesine geçen yeni kimlikler gündeme getirmiştir. Bu
bağlamda ulusal vatandaşlığın anlamıda değişmeye başlamıştır.
Devlet,
aşınıma uğramasına rağmen küresel sistemde halen önemli ve halen ulus-devlet
yapısının korunduğu bir forumdadır. Çünkü devlet, bir kurum olarak, ulusal ve
uluslar arası düzende bir çok fonksiyonu yerine getirmekte, buda devletin
varlığını korumasındaki yeterli fonksiyonudur.
Uluslar
üstü yapılarda ortaya çıkan bağlar, her ne kadar ulus-devlete yönelik egemenlik
kaybına sebep olsa da henüz devletin fonksiyonlarını üstlenmeye yeterli
değildir. Buna rağmen küreselleşmeyle meydana gelen ekonomik ve sosyal
değişimler, ulus-devlet anlamında mevcut
halinin sürekliliğini imkansız kılmaktadır.
Küreselleşme
sürecinde devlet, esnek ve çok yönlü olarak varlığını sürdürmektedir. Devletler
sınırlar oluşturarak egemenlik alanlarını belirlerler. Sınır bir devletin
yönetim yapısı, anayasal ve yasal sisteminin çerçevesini oluşturur. bir çok
yapı ve konu bu sınırlar içinde yasal sayılır.
Küreselleşme
ulus-devlet ilişkisinde şu ayrımın da farkında olmak gerekir. Uluslar arası
sistem ile ulus-devlet konusu aynı şey değildir. Bunu dikkate alarak
uluslararası sistemde yenilikler ve yeni aktörler etkili olmuştur. Bununla
beraber, ulus-devletin temel siyasi yapı ve aktör olma özelliğini koruduğunun
da açıkca belirtmek gerekir. Ayrıca her ulusun kendi ulus-devleti tarafından
temsil edildiği ve uluslararası bir ilişki ağında olması gerekmektedir.
Hazırlayan: Murat UYSAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder