https://muratuysalyazilar.blogspot.com/sitemap.xml Murat Uysal : Devletin Tanımı ve Oluşumu

13 Haziran 2020 Cumartesi

Devletin Tanımı ve Oluşumu

DEVLETİN TANIMI VE OLUŞUMU

Devletin tanımı günümüze kadar tartışılan bir konudur. Eski çağraldan beri bu konu üzerinde araştırmalar yapılmıştır. Platon aristotales gibi fikir adamları devletin tanımını yapmaya çalışmışlardır. Günümüzde de bu tanımlama hala devam etmektedir.

Devletin Tanımı

Devlet kavramı sosyal bilimlerde eski zamanlardan beri tartışılan bir konudur.  Bu güne kadar bir çok tanım yapılmış ama bu tanımlar içerisinde bir birlik olunamamıştır.bunun nedeni devletin sürekli değişen fonksiyonlarından kaynaklanmaktadır. farklı bilim dallarınca devletin farklı fonksiyonları ele alınmış ve her biri kendi açısından yorumlamıştır. Devlete sosyolojik, ekonomik, siyasi, felsefi, stratejik olarak farklı açılardan bakılmıştır.

Devlet ekonomik, sosyal , kültürel ve siyasi şartlara göre algılanmış ve tanımlanmıştır. Bu nedenle devleti tanımlarken devletin işlevlerine bakılır . Aristotales “ bir devlet ancak nüfuslu bir siyasal birlik oalrak yaşamasına ulaştığı zaman var olur” demiştir. Yani devleti oluşturmak için öncelikle bir nüfus , yeteri kadar toprak ve bir siyasi yönetim olmak zorundadır. Ratzel ise devleti bir canlı gibi görmüş Devlete yaşayan bir organizma demiştir. Devlet doğar,büyür geliş ve ölür demiştir. Ratzel devletlerin büyümesini alanının genişlemesi olarak görmüştür geniş alanlara sahip olan ülkerele güçlü devletler demiştir. Glasner ise sınırları belirlenmiş mekana bağlı bir örgütlenme demiştir. Claessen ve skalnik devletin toplumsal ilişkilerin ürünü olduğunu savunur.

 Devletin bir örgütlenme biçimi olarak savunan ve aynı zamanda devletin sosyal ve tarihsel açıdan bir gerçek olduunu belirtebiliriz. Ayrıca devleti diğer sosyal kurumlar ile ayıran özellikleri çok ileri düzeyde iş bölümü olan ve  üstün bir yaptırım gücü ve zorlama imkanı olan kurum diye ekleyebiliriz.

Devlet bütün siyasi kurumların en büyüğüdür. Toplumsal düzenin,adaletin ve toplumsal yararın sağlanması amacı olan ve belli bir toprak barçası üzerinde yaşayan insan topluluğuna dayanan ve bu topraklar üzerinde bir yönetime sahip olan örgütle donanmış bir organizasyon olarak görülür. Devleti diğer kurumlardan ayıran bir özelliğide egemen ve bağımsız olmasıdır.

Daha net bir tanım yapmak gerekirse devlet bütün kurumların en büyüdüğüdür. Devlet kurumlarının yaptırımı olan bir nüfusa ve coğrafi olarak sınırlı bir mekana sahip olması ve kendi iç toplumuya dışarıda da içinde olmak zorunlda olduğu geniş toplumlarla  ilgilenen yapıdır. Devlet kendi toprakları üzerinde yönetimin tek sahibidir. Kitaptaki tanımı ise “ Devlet tarihi süreç içerisinde şekillenen, belli bir toprak üzerinde bulunan ve belli bir nüfusa hitap ve hükmeden, hukuk kurallarına göre yapılmış ve bu kurallara göre yönetilen, kendi üzerinde hiç bir otoritenin bulunmadığı egemen bir örgütlenmedir” diye geçmektedir.

Devletin Oluşumu İle İlgili Görüşler

Devletin oluşumu ile ilgili çok farklı görüşler vardır. Devletin oluşumunu şu teoriler ile açıklayabiliriz: İlahi hukuka dayalı görüş, içgüdüsel görüş, aileyi devletin temel isayan görüş, çatışan ve uzlaşan menfaatler görüşü, toplumsal sözleşme görüşü devleti güce dayandıran görüş ve organizmacı görüştür.

Bunlardan en kapsamlısı ile ilahi hukuka dayalı görüş ve toplumsal sözleşme görüşüdür.

İlahi hukuka dayalı görüşte: devlet ilahi güç tarafından yaratılmıştır dolayısıyla tanrı yönetme gücünü bir kişiye veya gruba  verir.

Toplumsal sözleşme görüşü ise: devletin oluşumunu insanlar yerleşik düzene geçmeden önce doğayla bütünleşmiş bir şekilde doğal yaşamla i içedir. Yerleşik düzene geçince ise toplum haline gelmiştir. Toplum halinde bir geçiş bir sözleşme ile olmuştur.

Devletin oluşumunu açıklamak amacıyla bir çok farklı tanım olsada bunlar birbirlerine karşıt değil devletin bütün fonksiyonlarını tek tek açıklayan görüşlerdir. Bu nedenle devletin tanımı yapılırken tüm bu görüşleri ele almak gerekir

 

 

Devlet Oluşumunu Etkileyen Faktörler

Devletin oluşumunda farklı faktörler etkili olmuştur. Bu faktörler insanın zamanlda gelişimi ve doğal ortamla olan ilişkisiyle bağlantılıdır. Çünkü insan ilkel halden yerleşik  hayata geçmesiyle toplumsal yaşam düzeninde de değişiklikler olmuştur. Bu nedenle ilişkileri düzenleyici kurallar eski çağlardan beri vardır. Ve devletle beraber yeni bir düzen gelişmiştir.

İlk devletlerin oluşumunda tarım faktörü etkili olmuştur. Tarım ile bağlantılı olarak iklim,su ve toprak gibi verimli alanların ugun görlüldüğü ve bu verimli arazilerde devletlerin ortaya çıktığı görülür. Bu alanlarda devlet kuran insanlar yerleşik hayata geçmişler ve geçim faaliyetleri sonucunda ilkel halden yerleşik hayata gelmişlerdir.

Tarımın geliştirilmesi insanlık tarihinin en önemli gelişmelerindendir. Tarımla beraber yerleşik toplumlar ortaya çıkar ve toplumsal yapınında değişmesini sağlar. Avcı toplayıcı gruplarda eşitlik esastı ama yerleşik toplumlarda daha fazla etken ortaya çıkmış dini,siyasi ve askeri seçkin sınıfları yönetme gücüne sahip bir devlet kavarmının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bir başka görüşe göre köylüler ile çobanlar, çalışanlar ile soyguncular gibi karşıt bireylerin arasındaki zıtlıklar gibi mekanlar ve toplumlar arasındaki farklılıklar devlet oluşumuna yol açmıştır.

Devlet oluşumunda etkili olan faktörler hakkında bilgi veren diğer önemli bir kaynakta maises’in uygarlığın doğuşu adlı eseridir. Maises eserde dicle ve fırat çevresinde kurulan kentlerden bahseder. Ona göre devletin tohumlarını atan öğeler iki farklı üretim biçiminin varlığına bağlı omuştur. Bunlar: kent devletlerinin varlığı ve aynı soydan gelen ve hiyerarşiye dayalı yapıdır. Avcı toplayıcı toplumlarda devlete ihtiyaç duyulmaması şöyle açıklanır; ekolojik şartların uygunluğu ve bu dönem insannın bir günde bir kaç saat çalışarak ihtiyacını giderebilmesinden dolayı başka bir yapıya ihtiyaç duymamıştır.

Ancak, insanın neden devlet düzenine geçtiği merak edilmektedir. Bu tartışmanın 2 cevabı genellikle verilir. Birincisi zorunlu olarak ekolojik karakterdir ve verimli arazilerde yapılan tarım ile oluşan yapı ile bağlantı kurar. Yerleşik tarımın başlaması ve buna bağlı nüfus artışı devletin ilk oluşum aşamasını oluşturmuştur. Tarımla uğraşanlar toprağa bağlı kalırlar buda bir toprak sahibi olmasını sağlar. İkincisi ise, devletin dini köklerine vurgu yapar. bir devletin kurulmasının ve baskısının kabulunun kutsal bir ögrev adına mümkün olacağı savunulur. Devletin oluşumu ile ilgili olarak ileri sürülen faktör ve görüşlerin her birinin belirli alanlarda geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bu faktörlerden birisi harekete geçince diğer faktörlerde harekete geçmiştir.

Devlet oluşumunda etkili faktörleri claessen ve skalnik

1-                  Nüfus artışı ve nüfus baskısı: Yiyecek imkanının sınırlı olması ve başka halları haraca  bağlamaya yönelik hareketler örgütlenmeyi sağlar

2-                  Savaş ve savaş tehlikesi: Savaş tehlikesi olan toplumlarda ne olursa olsun durumu çok iyi yönetecek liderler olur.

3-                  Üretimde ve toplumsal refahta artışlar: Büyüyen bir yönetim organının hizmetlerinin karşılanabilmesi için üretiminde artması gerekir.

4-                  İdeoloji ve yasallık kazandırma: Her devletin oluşumda söz konusu toplumun önderinin egemen konumunu yasal göstermeye çalışan bir hareketi vardır

5-                  Daha önce kurulmuş devletlerin etkisi: devlet oluşmunun daha önceki evreleri hakkında bilgi birikiminin varoluşuda etkisini göstermiştir.

6-                  Doğal çevre faktörleri: özellikle iklim, yeryüzü şekilleri, su  ve verimli toprak devletin kurulacağı alanda çok önemlidir.

7-                  Beşeri çevre faktörleri : Devlein ilk oluşumu sırasında üzerinde durulması gereken ikincil önemli faktörlerdir.

8-                  Bilgi birikimi ve teknolojik gelişme: İlk devletlerin ortaya çıkışında kullandığı teknolojiye göre stratejik bir gücü vardır.

Olarak sıralandırır.

 

 

DEVLET ÖNCESİ TOPLUMSAL YAPILAR VE DEVLETİN GELİŞİMİ

Devlet Öncesi Toplumsal Yapılanmalar

 

İnsanlar ilk zamanlardan beri birlikte yaşamaktadırlar. Savunma, barınma, beslenme ve güvenlik gibi ihtiyaçlarını beraber karşılamak zorundadırlar bu nedenle insanlar her şekilde ve büyüklükte bazen gevşek bazende keskin hatlarla belirlenmiş sınılarda gruplar halindeörgütlenmişlerdir. Bu örgütlerin zamanla nasıl devlete dönüştüğü bu bölümde açıklanacaktır.

İnsan oğlunun dünyada varoluşundan beri farklı yaşam ve geçim tarzları olmuştur. Zamanından kırk bin yıl öncesiyle şartların düzelmeye başladığı oniki bin yıl öncesine kadar olan dönemde bir çok değişiklik olmamıştır. Bu dönemde insan basit şekilde yaşamış mağara ve ağaç kavuklarında barınmıştır. Araç gereç keşfi ile uğraşmıştır. Bu dönemdeki insanlar ilkel şekilde yaşamışlar avcı ve toplayıcı şeklinde geçinmişlerdir. Göçebe olarak yaşamışlardır. Örgütlerin en belirgin özellikleri: küçük gruplar halinde yaşamaları, pek az şeye sahip olmaları, göçebe şeklinde olmaları ve toplumsal düzenlemelerin esnek olmasıdır.

İklim şartlarının uygunluğu, yarı zirai faaliyetlerin yapılmasına imkan veren koşullar insanlık açısından en önemli gelişmenin gerçekleşmesini sağlamıştır. Bu sayede tarım devrimi olmuş ve insanlar yerleşik hayata geçmeye başlamıştır. Bu sayede avcı toplayıcı geçiç biçiminden tarımcı yaşam biçimine geçilmiştir. Tarım çağı ile birlikte bu dmneme damgasını vuran otoriteler ortaya çıkmıştır. Ayrıca bu dönemde yazıda keşfedilmiştir. Yerleşik hayata geçilmesiyle daha fazla besin üretildiğinden nüfus artışı ateşlenmiş, karmaşık ve hiyerarşik toplumlar oluşmuştur. Neolitik dönemin başlamasıyla ilkel insan daha gelişmiş bir sosya l örgütlenme geliştirmiş ve buna uyum sağlamıştır. İlk yerleşmeler devletler iklim şartları ve coğrafi şartların uygunluğundan dolayı ortadoğu ve çevresinde olmuştur.

Toplumsal düzenle ilgili olarak maisels evirmci bir görüş öne sürerek devlet oluşumuna kadar olan değişii sistematik bir şekilde ortaya koymuştur. Bu sisteme göre insanlar geçim kaynakları ile yaşam biçimleri arasında sıkı bir ilişki vardır. İlk zamanlarda yaşamak için yiyecek peşimnde koşan insan gelişmeler ile birlikte tarım yapabileceği alanlara yerleşmiş ve burayı muhafaza etmeye başlamıştır. Bu nedenle daha verimli toprak isteyen insanlar aralarında savaş gibi münasebetler yaşamıştır.

Bu yerleşmelerle birlikte klan,kabile ve şeflik gibi birimler ortaya çıkmıştır. Klan, üretimin artmasıyla insanların küçük gruplar halinde birleşmesiyle oluşmuştur. Kabileler ise klanlardan büyük bir birim olmakla kabilede liderin yetkileri çok fazladır. Kabile topraklarının sınırları daha geniştir ve belirgindir. Kabilenin bir yönetim merkezi ve komuta kademesi vardır. Şeflik ise akrabalık ağının ürünü olmuş ve gelenek ya da saygı gibi etkenlerinin rol oynamasıyla oluşmuş birimdir.

 

Geleneksel Devlet

Devletin gelişimini tarihsel süreç içerisinde verebilmek için devletleri ikiye ayırırız; Geleneksel Devlet ve Modern Devlet. Devletin gelişimini ve zamanla aldığı özellikleri ortaya koyabilmek ve günümüz devletlerini anlayabilmek için bu ayrımın daha etkili olacağını düşünürler. Devlet tarihi ilişkiler ve etkileşimlerle ortaya çıkmıştır. Devlet insanlık tarihinde nispeten yeni olan bir toplmsal ve mekansal organizasyondur. İlk ortaya çıkan devlet günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncedir. Bu insanlık tarihinden ufak bir alan kaplar. Geleneksel devlet ile modern dönem öncesinde olan devlet kastedilir. Geleneksel devletleri anlamak için önce modern devleti bilmek gerekir. Modern devletleri anlayabilmek için ise,

Sanayileme,Demografik geçiş,Sosyal ve ekonomik anlamda uzmanlaşma ve ticarileşme, İletişim alanında değişim, Kentleşme ve demokratikleşme, Bilimsel düşüncenin yükselişi ve sosyal hayata uygulanışı  gibi kavramları bilmek gerekir.

Devletin ilk olarak M.Ö 4000 yıllarında Mezopotamya’da ortaya çıktığına dair bulgular olmaktadır. Devlet oluşumunun sırasıyla ilk görüldüğü alanlar Mezopotamya,Nil vadisi,İndus Vadisi, Orta ve Güney Amerika  ve Çin’dir. İlk devletlerin ortaya çıktıkları yere baktığımız zaman tarım ve sulama alanları açısından zengin bölgeler olduklarını görürüz. Bu bölgelerde kurulan ilk devletler taşkın ve sulama sistemleri geliştirmişler ve tarım ürünlerinin verimlerini arttırmışlardır.

Devletin ortaya çıkışında coğrafi unsuların yanısıra ekonomik,teknolojik,askeri ve benzeri güç unsularıda etkili olur. Bu unsurlar uygarlıklar imparatorluklar gibi büyük devletler oluşturmakta büyük etkenlerdir.

Devletlerin tarihsel değişimini gösterebilmek için değişik sınıflandırmalar yapılmıştır. Yapılan sınıflandırmalar yetki kullanımıi halk ile egemen arasındaki ilişkiler gibi siyasi ve hukuki konular ele alınmıştır. Devletlerin gelişimini ortaya koymak amacıyla Held bir sınıflandırma sistemi yapmıştır Held’e göre 5 devlet yapısı vardır bunlar, Haraç alan geleneksel imparatorluklar,Feodalizm,Zümreler düzeni,Mutlakiyetçidevletler ve modern ulus devleleri şeklindedir. Geleneksel devletler ile ilgili bi sınıflandırma da Eisenstad tarafından yapılmıştır. Ona göre geleneksel devletler, kent devletleri,feodal sistemler, göçebe ya da imparatorluklar ve merkezi imparatorluklar olarak ayrılır.

Erken devletler insanlığın tarihsel gelişiminde yeni bir aşamayı gösterir. Bu devletler, herhangi bir bölgedeki devlet aşamasına geçişin ilk evresini oluştururlar. Çok gelişmemiş siyasal bir kuruluş yapısı taşıyan erken devletler daha önceki evrelerden kalıntılar ile gelişir. Karmaşık ve istikrarsız bir yapı bu devletlerin özelliğidir. Erken devletlerde despotizm ve üreticilerin sömürülmesine dayalı bir sistem vardır. Modern devletin mutlaki monarşi şeklinde ortaya çıkıp geliştiği, dolayısıyla bnun modern devletin ilk formu olduğu kabul edilir. Çünkü modern devletin en belirgin özelliği kural koyan ve kuralları hayata geçiren bir güç olmasıdır. Böyle bir güç ise düzenli bir ordu, bürokrasi , hkuk düzeni ve meşruluk anlayışını gerektirir. Bu özelliği ile modern devlet olmasını sağlar. Modern devlet mutlakiyetçi monarşi formunda üç temel işlevi yerine getirmiştir;Yasa ve düzen sağlama, Etkin bir kamu finanfsı sağlama, Ekonomi politikası olarak merkantalizmi uygulama. Bu işlevleri yerine getiren devlet, güvenliği sağlayıcığı yasaları, Pazar şartlarını, devletin ihtiyacı olan para  kaynağını sürekli ordu ve yargı sistemini ve ülkedeki zenginlik kaynaklarını ülkenin gücü ve refahı için kullanmıştır.

Avrupada ortaya çıkan modern ulus-devlet vesfalya antlaşmasından sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu tarihten itibaren bağımsız ve egemen devletler örnek alınmış. Uluslararası ilişkilerde yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu gelişmelerden sonra devletler sistemi oluşmuştur.

Modern devletlerde geleneksel aile ve grup bağlılıklarının yerini, yeni bir kimlik ve yapının alması gerekir. İşte bu kimliği oluşturacak etkende milliyetçiliktir. Bu akımda fransız ihtilali ile başlamıştır

Millyetçilik ilkesi ulus devlet ilkesini oluşturan modern devlet anlayışı içerisindedir. Bu ihtilalle birlikte millet olabilme ve milli-devlet oluşturma amacı, giderek tüm toplumlarda etkili olmuştur. Modern devletler tarih sahnesine ulus devlet olarak çıkmışlardır. Bundan dolayıda milli devletlerin sayısıda git gide artmıştır. Bu artış özellikle ikinci dünya savaşından sonra zirveyi görmüştür. Zaman zaman millet ve devlet kavramları aynı anlamda kullanılmakta veya uluslarla devletlerin aynı sınırları paylaştığı görülmektedir. Fakat günümüzdeki devletlerde milletlerin yaşadığı sınırlar birbiriyle çakışabilmektedir. Bazı devletlerin sınırları içerisinde bir çok millet yaşarken bazı milletlerde farklı devletlerde yaşamlarını sürdürebilmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Murat Uysal ━ Sosyal Bilgiler Eğitimi