Ulus Ve Milliyetçilik
Milliyetçilik kavramı fransız
ihtilali ile beraber 19. Yüzyılda yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu kavramın hala
kesin bir tanımı yapılamamıştır. Ulus devlet gibi değildir. Ulus, insan gruplarını
tanımlamak için kullanılır. Siyaset bilimciler tarafından, din,dil
gelenekler,değerler ve aynı tarihi geçmişi bulunan, ortak kültüre sahip büyük
insan gruplar denmektedir. Bunlarla birlikte bir milletin diğer milletlerden
farklı özelliğe sahip olması ve birlikte yaşaması düşüncesi de gereklidir.
Milliyetçilik kavramı ise ulus
denilen kavramı tanımlamak ve bunu meşru göstermek için ulusculuk anlyaşını
benimseyen bir devlet amaçlar. Milliyetçiliği odağında kültürel doktrin olan
siyasi bir ideoloji olarak tanımlayabiliriz. Smith milliyetçiliği bir milletin
özerklik, birlik, kimlik kazanmasına ve bunların devam ettirilmesine yönelik
bir hareket olarak tanımlar. Milliyetçilik her biri devlet tarafından korunan
eğitime bağlı üst kültürlere dayanan, yeni bir toplumsal örgütlenmenin
sonucudur. Milliyetçilik, devlet ve milletin çakışmasıyla ortaya çıkar. bu
tanımdan sonra milliyetçiliği şu şekilde tanımlayabiliriz: Aynı dili konuşan,
aynı tarihi yaşamış ve aynı kökten gelmiş, aynı kültürel değerlere sahip, aynı
mekanda birlikte yaşama arzusu olan, olaylar ve olglar karşısında bir olabilen
insanlardan oluşan topluluktur. İlk olarak millet kendi kaderini tayin etme
prensibini ilke edenen partikülasirt bir oluşumdur. Buna göre her millet ve her
devlet yapısı altında egemenlik amacı vardır.
Milliyetçiliğin nasıl ortaya
çıkıtğı ve gelişimi, anlamını açıklamak için önce kişisel kimlikler üzerinde
durulmalı ve bununla ilgili en başta cinsityet ve mekan ülke kategorisi
kimlikleri gelmektedir. Yerel ve bölgesel kimlik modern devletler öncesinde
yaygın şekildedir. İnsan önce kişisel duygularının sonrada kitlesel
duygularından etkilenerek mill bir kimlik oluşturur. İnsanlar arasında ortak
kimlik doğruları zamanla milleti oluşturur.
Millet Ve Milletçilik Faktörü
Millet oluşumunda etkili faktörleri
etknik yapı, kültür, ekonomi,siyasi,tarihi ve mekansal olarak sınıflandırmalar
vardır. Milletin oluşumunda etkili olan faktörlerin başında kültür gelir.
Geleneksel toplumlarda kültürel dokunun önemli bir yeri yoktur. Modern toplumlarda
ise bireyler arası etkileşim yoğun olduğu için
bu toplumklarad kültürün yeri oldukça fazladır. Bu kültürün kazanılasını
sağlayan faktör ise eğitim sistemidir. Bu nedenle modern devletlerin ulusal bir
eğm sistemi vardır.
Millet ve milliyetçilik hareketlerinin
ekonomik gelişmelerle özellikle de kapitalizm ve sanayi devrimi ile yakından
bir ilişkisi vardır. Britanya adasında kapitalizmin gelişimi ve pazarın
bütünleşmesi modern devletin mutlakiyetçi monarşi şeklinde ortaya çıkışı,
İngilizce’nin gelişip ada dili haline gelmesini ve bir İngiliz milletinin
bahsedilmesini sağlamıştır.Batı Avrupada sanayi toplumunun oraya çıkışı batılı
güçler ve göçmenler tarafından dünyanın işgali demektir. Bu durum ekonomik ve
teknolojik üstünlüklerden dolayı olmuştur. Millet ve milliyetçiliğin meydana
gelişinde milleti devletlerin oluşturduğu düşünülür. Bugün tüm devletler resmi
olarak milletten oluşur. Etknik toplulukların millet olmaları için öncelikle
bir süreçten geçmeleri gerekmektedir. Bu süreçlerin uygulanması modern
devletinde yapısını açıklar.
Toplumların aşamalardan geçip
millet haline gelmesi elbette zor olmuştur. Bunu başarabilmenin yolları ise
halkın kendisini değişitrmesi ile ilgilidir. Millet aşamasına geçiş bazı somut
gelişmeler ile kendini belli etmektedir. İlk olarak birbirlerine kültürel
bağları bulunan benzer davranışları sergileyen, iletişim ağıyla yoğrulmuş,
belli sayıda insan topluluğu olmaktır. Bu aşamaları sağlayan toplum halk olur.
Halk aşamasından da millet aşamasına geçilir. Halk olmaktan bir millete geçmek
için ise şehirleşme düzeyi, ikincil sektörlerdeki ve arım sektöründeki nüfusun
aktif nüfusa oranı gibi benzer aşamalar vardır. Yani milletlerin oluşmuna etki
eden faktörler etnik,din,dil,tarih gibi eski topluluk oluşuturucu etkenlerin
yanında üretim ve tüketim sistemleri gibi faktörlerde vardır.
Millet ve milliyetçilik modern
çağın bir özelliğir. Eski değerler, eğilimler ve fikirlerde ilgilidir. Çünkü
milliyetçilik, bir siyasi ideoloji ve toplumsal hareket türüdür. Ayrıca bir
kültür biçimi olarakda değerlendirilerek milliyetçiliğin çok yönlülüü ele
alınır. Milliyetçiliğin etkisiyle yeni bir çağ açılmış ve devletler milli
kimliklerini oluşturmaya başlamıştır. Milli devletlerin oluşumunda
miliyetçiliğin, kültürel ve toplumsal etkileride son derece önemlidir. Millet
ve milletleşme süreci ilk olarak avrupada ve onların sömürgelerinde ortaya
çıkmıştır. Batılılar tarafından geliştirilen millet ve milli devlet sistemleri
sömürge alanlarında uygulanmış ve sömürge devletleri ortaya çıkmıştır. Baskı
amaçlı yapılan bu hareket sömürge devletlerini kendilerine bağlamıştır
Nüfus sayımları gibi avrupalıların
hazırladıkları haritalarda sömürge devletlerinde topuluklar arasında birlik
duygusu oluşturulmak amacıyla kullanılmıştır. Nüfus sayımları ile haritalar arasında
sıkı bir ilişki vardır. Çünkü haritalarda herhangi bir topluluğun daha doğrusu
ırkın siyasal bakımdan bölgelere göre nerede yaşadıklarını diğer ırklardan
ayırarak gösterebilirsiniz. Haritalar ve sayımalra dayalı kimlik bilinci
oluşturma asya toplumlarında uygulanmıştır. Bu nedenle milliyetçilik
hareketlerinden habersiz kalan Asya’daki sömürge devletleri milliyetçilik ile
bu dönemde tanıştırılmıştır. Günümüzde önemli jeopolitik mekanlara bölgelerde
çatışmalara bakıldığında buraların batılıların dayattığı sınırlar ile zayıf
ulus devletlerine verildiği görülür.yine batılılar tarafından yapılan bı
dağılışlar siyasi amaçlı olarak yerleştirilen kavram ve fikirler ile
desteklemektedirler. Batılılar bu siyasi ve askeri amaçları ile bir çok Asya ve
Afrika ülkelerinde kendi fikirlerini empoze etmişlerdir.
Milli ve milli devlet oluşumlarında
siyasi amaçlı oluşturulan nesnelerden birileride müze ve anıtlardır. Arkeolojik
çalışmalar ile kendi tarihi ve doğası ile bütünleşerek mekan
millileştirilir.sömürge alanında batılı devletler tarafından yapılan çalışmalar
ise bu ortak tarihi ve kültürü değiştirmek olmuştur bu çalışmalardan biriside
bu mekanların isimerinin değiştirilmesi olmuştur. Bu yerleşme yerlerine
kendilerine yakın isinler vererek orada yaşayan halkı kendilerine yakın
görmelerini sağlamıştır.
Milliyetçilik sınıflandırmaları
Milliyetçilik akımlarının
yaygınlaşmaya başladığı 18. Yüzyıldan beri farklı milliyetçi akımlar
görülmüştür. Bu akımları genel olarak medeni milliyetçilik ve etnik
milliyetçilik olarak sınıflandırabiliriz. Millet oluşumunda etkili olan ve
dolayısıyla milli kimliğin oluşmasında etkili olan unsurları Smith şöyle
sıralamıştır:
1-Tarihi bir toprak
2-Ortak inanç ve tarihi bellek
3-Ortak kitlesel kamu kltürü
4- Topluluğun bütün fertleri için
geçerli yasal hak ve sorumluluklar
5-Serbest ticaret imkanına sahip
ortak bir ekonomi
Yukarıdaki açıklama batılı tarzda
kavramlaştırmayıda içerir. Birbiriyle bağlantılı rasyonel siyasi devlet ve
toritoryal millet anlayışı ilk kez batıda ortaya çıkmıştır. Buna göre milletlein iyi tanımlanmış topraklara sahip
olmaları gerekir. Ayrıca yasa ve kurumlarıyla tek bir siyasi iradeye sahip
topluluk tarzı da batıda vardır.
Gelişim aşamaları dikkate alındığı
zaman milliyetçilik üç şekilde sınıflanabilir: birincisi kendiliğinden oluşan
popüler dilssel milliyetçilik, ikincisi resmi milliyetçilik üçüncüsü de sömürge milliyetçiliğidir. Resmi
milliyetçlik, hanedanınların vatandaşlığa kabul edilmesi olarak tanımlanır.
Yani milletle hanedanın kaynaşmasıdır. Popüler dilsel milliyetçilikten sonra
ona tepki olarak ortaya çıkmıştır. 19. Yüzyulda yaygınlaşan bu milliyetçilik
anlayışı avrupayla sınırlı kalmamış ve Afrika ve Asya’da benzer politikalar
için uygulanmıştır.
Sömürge milliyetçiliğinin gelişimi
ise İkinci Dünya savaşıyla birlikte artmıştır. 1945 yılına kadar BM’ye üye
devlet sayısı 54 iken 1980 yılında ise kayıtlı devlet sayısı 150’ye çıkmıştır.
Afrika’da bu sayı 6 ülkeden 50 ülkenin üzerine çıkmıştır. Bu da demek oluyor ki
neredeyse Afrika’daki devletlerin çoğu İkinci Dünya savaşıyla ortaya çıkmıştır.
Kültürel milliyetçilik, siyasi
milliyetçilik ayrımı ise milliyetçilik akımının faaliyet alanına göre
geliştirilen bir sınıflamadır. Bu ayrıma göre milliyetçiliğin şekli pek önemsenmemiştir.
Kültürel milliyetçilik siasi milliyetçiliğin ortaya çıkışından ve siyasi
milliyetçiliğin hedefi olan ulus devletlerinin kuruluşundan önce varolan arih
ve sanat gibi değerleri alanında gösterilen bir milliyetçlik türüdür. Kültürel
milliyetçiliğin ilk hedefi toplumda geçerli bir değer olması ve bu değerler
üzerine kurulan bir devlettir. Kültürel miras milleti kendi kültürel mirasına
dayandırarak modern toplumlar arasında olmasıdır. Milliyetçilik sömürgeci
güçlerin etkisinden kurtulam, bağımsız duruma gelmek ve kültürel kimlik
kazanmak amacıylada ortaya çıkmıştır. Batı avrupada ise milliyetçilik siyasi
sistemde ve kültürel anlamda olmuştur.
Sonuç olarak millet ve
milliyetçiliğin tarihi, kültürel, siyasi ve ekonomik açıdan değerlendirildiğini
söylenebilir. Çünkü bir milletin oluşumu için aynı geçmişi paylaşma v eaynı
duyguları yaşama ilkesi vardır. bu duygularda
mekana bağlı olarak zamanla oluşmaktadır. Ortak duygu yaratan satan ve
edebiyat eserleri ile tarihse lbirlik geçmişten gelen ortak kültürle ilgilidir.
Özellikle dil ve eğitim bunu sağlayan en önemli unsurlardır. Siyasi anlamda
millet olmak ise yöneticilerin tekelleşmesi ile değil halkın söz sahibi
olmasıyla ilgilidir. Öyle ki topluma ait olma duygusu geçmişten beri vardır ama
siyasi bir yapılanma şekli olan millet ve siyasi aidiyet yakın çağın bir
özelliğidir.
İnsanlar kendini tanıma hissi gibi
millet bilincine ulaşarak ortak değerlernin farkına vararak ve mekanları
kendine has bir özelliştrme ile uğraşmaktadır. İte bütün milli devletler kendi
ülke sınırlarını belirler ve toprak, kültür, siyasi ve ekonomik olarak milleti
oluşturacak olan devletin en önemli unsurunu oluşturur. bunun bir diğer adı
egemenlik faktörüdür. Gelecekte bu belirtilen milliyetçiliklerden farklı
şekilde gelişmeler olacaktır. Bu gelişmeleri nasıl olacağına dair sebepleri 5
madde şeklinde verilmiştir
1-Milliyetçilikle
demokrasi ve egemenliğe yer verilmesi. Demokrasi insanların kendilerinin
kaderlinin kendilerinin vermesini sağlar buda azınlık halinde bulunduğu
devletlerde yeni bir değişime yol açacaktır.
2-Milliyetçiliğin
kitleleri harekete geçirmedeki güçlü potansiyeli olması. Milliyetçilik
günümüzde barışcı kitle hareketleri olsada geleekte siyasal krizleri atlatmak,
olaylara tepki vermek gibi mücadelelerde haklılık sağlamak için
kullanılacaktır.
3-Çalışma
ortamında değişen şartlar. Günden güne bağımlı hale gelen devletlerde bu
bağımlılıkların küresel hale gelmemesi için milliyetçi hareketler olacaktır.
4-Hızlı
ve teknolojik yenilikler. Hızlı iletişim ve etkileşim diyerek toplumsal
değerlerin yayılmasını etkileecektir. Buda
yönetimi ele geçirmek isteyen gruplar arasında çelişkiler yaratacaktır.
5-Çağdaş
milliyetçilikler geleneği moderniteden hizmetinde kullanmatadırlar. Kendi
doğrularını meşru göstermek için uygunluk yaratacaklardır.
Milli Devlet
Milli devletin toplumsal temeli
millettir. Dil,din,soy,kültür ve tarih bilriği gibi temel unsurlara dayalı
oluşturulmuş türdeş bir topluluk olan millet, milli devlet oluşturabilmek için
ülkesel ve siyasal bütünlüğü içerir. Günümüz devletlerinde millet belli bir
mekanda ve toprağa bağlı siyasal birim olarak göülür. Ülkesel bütünlük,
egemenlik alanlarını belirlediği içinsınır kavramınıda gündeme getirir. Siyasal
bütünlülk ise herekse eşit hak vererek milletin yönetime katılmasını sağlar. Bu
nedenle milli devlet jeopolitik olarak sınırleri belli olan ve hukuk devleti
özelliği almış örgütlenmeyi ifade eder. Ulus devlet adı verilen siyasi örgüt,
belli bir toprak parçası üzerine dağılmış, üzerinde bir nüfus barındıran ve egemenlik
unsuruna sahip bir birimdir. Buna göre ülke toprak, nüfus ve egemenlik
unsurları barındanar siyasi oluşumdur.
İlk modern devletler 14. Ve 15.
Yüzyıllarda avrupada oluşmuştur. 16. Ve 17. Yüzyılarrda avrupada ulus
devletlerinin ortaya çıkışı ekonomik-ticari ve güç kullanımı ile ilgili
gelişmelerle ilişkilidir. Avrupada ortaçağın feodal düzeni, yeni ekonomik
bütünleşme siyaset ve hukuk alanlarında yeni düzenlemeler yapmaya zorlamıştır.bu
nedenle feodal birimlerin ortadan kalkması ve bu topraklar üzerinde tek bir üst
siyasal birimin kurulması gerekmiştir. Güçlü prensler desteklenerek ulusal
devlet kurmaları için teşvik edilmişlerdir.bu dönemde ulusal devletlerin
sınırları dil sınırıyla çizilmiştir. Böylece dil birliğine bağlı milletlerden
söz edilmeye başlanmıştır. Böylece 18. Yüzyıl sonlarından itivaren Avrupa’nın
değişik yerlerinden tüm dünyaya bu akım yayılacak ve 19. Yüzyıl itibariyle
siyasi bir biçim haline gelecek ilk modern milletler bu bölgelerde etnkik
devletler olarak ortaya çıkmıştır.
Birinci Dünya Savaşı hanedanlık
yönetimlerinin altın çağını sonlardırmıştır. Milletler Birliği kurulmuş ve
ayrım yapılmaksıın tüm milletler bu birliğe alınmaya çalışılmıştır. İkinci
Dünya Savaşı sonrası ise ulus devlet sayısı hızla artmıştır.
Ulus devletinin yaygınlaşması ile
ilgili olarak 5 dönem vardır. Birincisi Fransız İhtilali öncesi başlayn ve
napolyon savaşları ile sona eren dönem. İkincisi Fransız İhtilali’nin etkisiyle
1914’e kadar olan dönem. Üçüncüsü 1914 ve 1939 yıllarının kapsadığı dönem.Dördüncüsü
İkinci Dünya Savaşıyla başlayan 1980ler kadar süren dönem ve beşincisi ise
günümüzüde içine alan dönemdir.
Cristopher’de ulusal devletle
ilgili 5 gelişim dönemi açıklamıştır. Bunlar, 1900-1914 birinci dönem,
1914-1939 ikinci dönem, 1939-1950 üçüncü dönem, 1951-1989 dördüncü dönem ve
1990-1999 beşinci dönemdir.
Cristopher 5 dönemi şöyle
açıklamıştır. Birinci dönemde orta çağ imparatorluk ve klisenin etkinliği
azalmış ve ulusal devletler kurulmaya başlanmıştır yani tek din ve tek ülke
ilkesi başlamıştır. İkinci dönemde uluslararasu ilişkiler en düzenli şeklini
almış ve uluslararası ilişkileri zedelemeden milli duygunun yayılması ve
güçlenmesi olmuştur. Üçüncü dönemde milliyetçilik akımları şiddete dayalı bir
tutum almıştır. Bunun nedeni siyasi beklentilerden çok ekonomik beklentilerin
olmasıdır. Dörüdüncü dönemde batılı devletlerin sömürdükleri alanlarda yeni
bağımsız devletlerin ortaya çıkmasıdır. Özellikle Afrika ve Asya kıtalarında bu
devletler egemenliklerini kazanmıştır. Beşinci dönemde ise artık jeopolitik
konular tartışılmaya başlanmış ve küreselleşme başlamıştır.
İki sınıflandırmada da dönemler
birbirine yakındır çünkü bu aynı kriterler temel alınmıştır. Bu durumda
tarihsel süreçte ortya çıkan siyasi, ekonomik, kültürel ve benzeri gelişmeler
ile ilgilidir. Belirtilen dönemler aynı zamanda günümüzdeki modern devletlerin
nasıl bir değişime uğradıkları hakkında bizide bilgilendirmektedir.
Ulus-Devletin gelişimini tarihi
sınıflandırmaya aldığımız aman milli devlet yapısını üç gruba ayırabiliriz.
Birinicisi Avrupa ve Avrupaya yakın çevresi merkezli milli devletler. İkinci
grupta özellikle Amerika kıtasında gözlemlenen göçmen nüfusun yerlileri yok
etmesiyle oluşan dönem. Üçüncüsü ise 20. Yüzyılın ikinci yarısından sonra
sömürge topraklarında egemenliğini ilan eden devletlerin hareketlerinin olduğu
dönemdir.
Ulus-Devlet modelinde Avrupa
devletleri ilk önce Amerika’daki egemenlik oluşumlarını örnek almıştır.
Amerika’daki bağımsızlık çalışmalarından etkilenen avrupa bu modelitaklit
ederek hernahi bir siyasi değer yüklemeden sadece dil birliğini öne çıkararak
milletler oluşturmuşlardır.
Günümüzde modern devletler ulus ve
ulus devlet temelini örnek alarak yapılandırılmışlar. Bu devletlerin
karakteristik özellikleri ise birbirinze benzeyerek şu şekilde açıklanabilir.
·
Modern
devletler uluslararası anlamşalarla belirlenmiş, sınırları kesin bir toprağa
sahiptir
·
Kesin
sınırlarla belirlenmiş modern bir devlet, belli bir nüfusa egemen olduğundan
ulus-devlet temellidir. Hem iç, hem dış egemenlikleri vardır.
·
Modern
devlet siyasi olarak merkezidir. Geleneksel devletlerin aksine, halkın
parlomento yoluyla yönetime dahil olması ve kendi kaderini belirleme gibi
hakları vardır.
·
Anayasal
devlet olma modern devletin özelliğidir.
·
Modern
devletler, hizmet ekonomi ve toplumsal ilişkileri yürütebilmek amacıyla
kurumlar oluşturmuşlardır.
·
Modern
devletlerin bir özelliğide laiklik üzerine temellidir.
·
Modern
devlet aynı zamanda vergi devletidir.
Modern
devletler tam olarak eşitlik ve adalet üzerine yapılanmışlar ve devletin
kaderini yaşayan halk belirlemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder